Fikri mülkiyet & bilişim hukuku genel bir çerçevede bakıldığında, ekonomik değere sahip fikri emek ürünlerini koruma amacıyla oluşturulmuş bir hukuk dalıdır. Fikri mülkiyet hukukunun temel doktrini bu hukuk dalını fikri ve sınai ( Endüstri) olmak üzere iki farklı alana ayırarak tanımlamaktadır. Fikri haklar tanımlanırken ilim ve güzel sanatlara ait olan yazılı basılı eserlere ait ürünlerden oluşan haklar söz konusu edilmektedir. Sınai mülkiyet hukukunda ise, marka, patent, buluşlar, tasarımlar, gibi hakların korunması söz konusudur. Fakat gelişen teknoloji sebebiyle yeniden şekillenen üretim yapısı teknolojinin yardımıyla farklı buluşlar ve icatları insanların kullanımına sunmaktadır. Bu durumda fikri mülkiyet hukukunun tanımı ve çerçevesi yeniden şekillenmektedir. Tarihsel gelişim sürecinde değişkenlikler göstererek farklılaşan fikri mülkiyet hakları, oldukça dinamik bir hukuk alanının oluşmasına sebep teşkil etmiştir.
Fikri mülkiyet & bilişim hukuku toplumların gelişmişlik oranlarıyla doğru orantılı olarak, yaşandığı toplumun hak kavramları arasında yer almıştır. Fikri mülkiyet haklarından bahsedilmesinin en önemli sebepleri arasında matbaanın icadı yer almaktadır. Daha önce elle yazılarak dağıtılan eserlerin, makinelerde yazılarak daha kısada dağıtılabilir olması, basılı eserlerin ekonomik bir değerle ifade edilmesine yol açmıştır.
Toplumun kültürel gelişmesine büyük ivme kazandıran yazılı ve basılı eserlerden doğan haklar, daha sonraki dönemlerde ‘’telif hakları’’ adı altında korumaya alınmıştır. Fikri mülkiyet hakları konusu, toplumların teknolojik ve kültürel gelişmeleriyle paralel olarak gündeme gelmiştir. İlk ve orta çağlarda böyle bir haktan bahsetmek bile mümkün değilken, toplumlarda yaşanan kültürel gelişmeler 1400’lü yıllarda fikir sahiplerine belli imtiyazlar sağlanmasıyla kendini gösterebilmiştir.
Fikri mülkiyet & bilişim hukuku tüm dünyada birbiri ardına değer kazanırken ülkemizde fikri mülkiyet haklarına dair ilk emareler 1850 yılında yayınlanan Encümen-i Daniş Nizamnamesinde kendini göstermiştir. 1857 yılında telif nizamnamesi yürürlüğe girerek fikri mülkiyet hukukunun ilk temelleri atılmıştır. Daha sonra 1910 yılında çok daha ayrıntılı ve geniş bir biçimde ele alınan fikri mülkiyet hakları 1952 yılına kadar yürürlükte kalmıştır. 1 Ocak 1952 yılında kanunlaşan fikir ve sanat eserleri kanunuyla fikri mülkiyet hukukunun sınırları genişletilmiştir.
Sınai hak beklentilerine ilişkin olarak 1871 yılında düzenlenen Eşya-i Ticariyeye Mahsus Alamet-i Farikalara Dair Nizamnamenin ardından 1879 tarihli İhtira Beratı Kanunu, o dönemdeki sınai hakların korunmasına dair beklentileri karşılamak adına yapılmış düzenlemelerdir. Modernleşmeye başlayan üretim araçlarının farklılaşmasıyla yetersiz kalan düzenlemeler, 1994 yılında kurulan Türk Patent Enstitüsünün denetiminde o günkü koşulları karşılar düzeye getirilmiştir.
Fikri mülkiyet & bilişim hukuku modern çağda oldukça farklı bir boyut kazanarak, kapsama alanını genişletmiş bulunmaktadır. İnternet ortamında yapılan üretimleri ve bunlarla ilgili hak mahrumiyetlerini kapsayan bilişim hukuku, fikri mülkiyet haklarını farklı bir boyuta taşımıştır. Günümüzde endüstriyel tasarımlar, e-ticaret sitelerinin yasal düzenlemeleri, dijital ödeme sistemleri, elektronik bankacılık suçları, internet yayınlarının düzenlenmesi, internet yayıncılığındaki sınırlar, erişim yasakları vb. birçok konu bilişim hukukunun kapsama alanında yer almaktadır.
Fikri veya sınai ürünlerin üretilmesinde en önemli etken olan toplumsal gelişme, bu alanda oluşan hakları ve hak ihlalleri kavramını sürekli bir şekilde değişkenliğe uğratmaktadır. Hukukumuzda yer alan ve fikri mülkiyet hukukunda oluşan sorunları çözmekte yetkili kılınan İhtisasa mahkemeleri, Fikri ve sınai Haklar Hukuk Mahkemeleri adı altında görev yapmaktadır. Ülkemiz, iç hukukunda yapmış olduğu düzenlemelerin dışında, uluslararası birçok anlaşmaya da taraf ülke konumundadır. Globalleşen dünyada özellikle ticari faaliyetlere ait ürün ve sembollerin korunması, fikri mülkiyet ve bilişim hukukunun sürekli yenilenerek çağın gereklerine uygun hale getirilmesiyle mümkün olmaktadır.